Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 ismin yargılandığı Gezi Parkı davasında, iş insanı Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’ya verilen 18’er yıl hapis cezalarını onadı. Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkındaki 18’er yıl hapis cezaları ise bozuldu. Kavala, 6 yıldır diğer isimler ise Nisan 2022’den bu yana cezaevinde.
‘TABUTA SON ÇİVİ’
Atalay’ın avukatı Deniz Özen, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi, verdiği kararla hukuk güvencesi ilkesinin tabutuna son çiviyi çaktı” dedi.
(Deniz Özen)
Hukuk güvenliğinin kalmadığına ilişkin ibareler olduğunu ancak yüksek yargı tarafından böyle bir hukuksuzluğun tescillediğine ilk kez şahit olduklarını ifade eden Özen şunları söyledi: “Hiçbir somut delil ve suç isnadı olmadan arkadaşlarımız tutuklandı. Üç kişilik mahkeme heyetinden biri, AKP’den milletvekili aday adayıydı. Arkadaşlarımız, bir AKP’li tarafından tutuklandı. Delil diye önümüze konulan belgeler Fethullahçı hakim ve savcılar tarafından hazırlanmamış gibi tüm hukuksuzlukları yok sayarak, ne olduğu belirsiz bir tanık ifadesine dayanarak arkadaşlarımıza verilen cezalar kesinleşti. Bunun hukukla hiçbir bağı yok.”
‘5 EKİM’DEKİ KARAR ÖNEMLİ’
Can Atalay açısından Anayasa Mahkemesi (AYM) sürecinin devam ettiğini vurgulayarak “Bu karar, AYM’yi boşa çıkarmış değil” diyen Özen, “5 Ekim’de verilecek bir ihlal kararı sonrasında Atalay’ın tahliyesi zorunlu olacak. Sadece Can Atalay değil, tüm sanıklar açısından AYM süreci başlayacak önümüzdeki süreçte. AYM yargıçları, bu ülkede hukuk güvenliğinin varlığını göstermek istiyorsa, meslek onurunu kurtarmak için tüm sanıklar açısından ihlal kararı vermeli ve yeniden yargılanmalarını sağlamalı” değerlendirmesinde bulundu.
(Turgut Kazan)
‘DAVA DOSYASINDA DELİL YOK’
Yargıtay’ın aralarında Osman Kavala ve Can Atalay’ın da bulunduğu beş Gezi tutuklusu hakkında verdiği karara hukukçular tepki gösterdi. İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan, “Verilen kararların değil hukukla kanunla bağlılığı bile yok” dedi ve ekledi: “Adil yargılanma hakkının zerresi yok, dosyada delil dayanak yok. Elinde silahı ve gücü olmayan insanlar hükümeti devirmeye teşebbüs suçuyla yargılanıyor. Bu olacak iş değildir.”
Yargılamanın Silivri’de yapılmasına dair de değerlendirmede bulunan Kazan, “Silivri cezaevi yerleşkesinde kimsenin görmeyeceği bir yerde yargılama yapılıyor. Oysa yargılama herkesin gidip izleyebileceği mekânlarda yapılmalıdır” dedi.
(Celal Ülgen)
‘BİR KARAR, İKİ HUKUKSUZLUK’
Avukat Celal Ülgen ise Gezi davasında bir karar fakat iki hukuksuzluk olduğunu belirtti. Ülgen “Birincisi Osman Kavala’nın kararıdır. Delil gücü olmayan bir kanıta dayanarak hüküm verildi. İkincisi ise Can Atalay’dır. Milletvekili seçildi ancak kendisi hapishanede. Bu hukuksuz kararlara karşı çıkmak düşünce hakkı gibi kutsal saymalıdır” dedi.
(Filiz Saraç)
‘YARGI ÜZERİNDE SİYASET ETKİLİ’
İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, “Bu hakkaniyetsiz durumların temelinde yargı üzerinde siyasetin etkin ve egemen olması yatıyor. Gezi direnişi kriminalize edildi. Cezalandırma aracı olarak kullanıldı” dedi.