Merkez’e yeni başkan piyasada yeni denklem: Başkanlık döngüsü piyasaları nasıl şekillendirecek?

Ekonomim’den Serap Sürmeli’nin haberine göre, 2019’dan bu yana bir merkez bankası başkanı beşinci kez görevden alındı. Gelen ilk mesajlardan sıkı politikalara ve anahtar arka plana sadık kalınacağı yorumlansa da orta vadede piyasaların nasıl tepki vereceği merak konusu. Son sekiz ayını para politikası yörüngesi ve enflasyon arasında sıkışarak geçiren yatırımcılar, seçim sonrasında yeni kalibrasyon senaryolarına dair hassasiyetini koruyor.

Son sekiz ayını para politikası yörüngesi ve enflasyon arasında sıkışarak geçiren yatırımcılar için yatırım perspektifini okumak giderek zorlaşıyor. Bunun için bir grup piyasa profesyonelinin görüşlerini derledik. Kabul gören strateji, özellikle yılın ilk yarısında mütevazı bir büyümeden faydalanan, nispeten muhafazakâr portföy seçimlerini destekliyor.

UZMANLAR DEĞERLENDİRDİ

ATA YATIRIM ARAŞTIRMA GMY CEMAL DEMİRTAŞ

HİSSE SENEDİ DEĞERLEMELERİ BASKI ALTINDA

TCMB Başkanı Karahan, enflasyon raporu toplantısında, faiz indirimi konusuna açıklık getirdi ve bunu konuşmak için çok erken olduğunun altını çizdi. Açıkçası, yılın ilk yarısında enflasyonun yüksek seyredeceğini göz önüne alırsak, enflasyonda belirgin bir düşüş ve yıl sonu için hedeflenen yüzde 36’nın altına gerileme ihtimali oluşmadıkça faiz indirimi beklemiyoruz. Ancak, global merkez bankalarının faiz kararlarının seyrine bağlı olarak, Türkiye’deki enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin ışığında faiz indirimleri beklenenden daha erken gündeme gelebilir.

Önümüzdeki dönemde enflasyon ve mevduat faizlerinin seyrine göre borsaya olan ilgi de şekillenecektir. Ortodoks makroekonomik politikalara sıkı sıkıya bağlı kalındığı, şeffaf bir iletişim tercih edilmeye devam edildiği sürece güven ortamının artması ve akabinde risk priminin gerilemesiyle birlikte borsaya ilginin de daha sürdürülebilir şekilde artabileceğini düşünüyoruz.

Öte yandan geçmişte, Merkez Bankası eski başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınması, yerli ve yabancı yatırımcı nezdinde ciddi bir şok yaratmış, sonrasında piyasalarda sert geri çekilmeler görmüştük. Bu sefer yaşananların politikalarda anlaşmazlıktan ziyade özel bir konu olması, hızla belirsizliğin ortadan kaldırılması için ekonomi yönetiminin kararlılığı, yeni başkan olarak mevcut başkan yardımcılarından Fatih Karahan’ın atanması, bu mini krizin başarıyla atlatılmasında belirleyici olmuştur. Ayrıca, hafta sonunda yayımlanan yabancı banka raporları da yabancı ilgisinin artarak devam ettiğinin işaretiydi. Önümüzdeki dönemde uygulanan faiz politikasının, ekonomi ve enflasyon üzerindeki etkileri ve özellikle yılın ikinci yarısında enflasyonda yaşanabilecek geri çekilmeler, 2025 yılına ilişkin beklentileri de güçlendirecektir.

Yatırımcı tarafında ise cevabı en çok merak edilen sorular, önümüzdeki dönemde portföylerin nasıl şekillenmesi gerektiğiyle ilgili. Her koşulda, seçici olmak kaydıyla hisse oranlarının toplam portföylerdeki payının yüzde 40 olabileceğini, oluşacak hisse porföyünde ise yine düşük risk profili olan likiditesi yüksek hisseleri öne çıkarıyoruz. Portföyün yüzde 30’u sabit getirili TL varlıklara, yüzde 30’u ise yabancı para menkul kıymetlere ve/veya dövize yatırılabilir. Önümüzdeki dönemde, TL’nin daha istikrarlı bir trendi olacağını ve doğru politikaların meyvelerini vermesiyle birlikte yabancı yatırımcı ilgisinin de artarak devam edeceğini düşünüyoruz. Son 10-12 yılda hisse senedi değerlemelerinin yoğun baskı altında kaldığını düşünürsek ve yabancı ağırlığının düşük olduğunu göz önüne alırsak, global faizlerin düşüş trendine girmesi durumunda 12-18 aylık dönemde Türkiye’ye olan ilginin artarak devam etmesine sebep olabilir. Risk olarak ise rasyonel politikalardan dönülmesi ve jeopolitik risklerin mevcut seviyesinden daha da artması gibi faktörler sıralanabilir.

DİNAMİK YATIRIM MENKUL DEĞERLER ARAŞTIRMA UZMANI CEYHUN YAVAŞ

KREDİ-MEVDUAT MAKASINDA DARALMA OLUŞABİLİR

TCMB’nin politika faizini yüzde 45 seviyesine çıkarttığı toplantının metnine baktığımızda gerektiği takdirde faiz artırımına devam edileceği belirtilmişti. Ancak bu sıkılaşmanın piyasadaki fazla likiditenin tarafında gerçekleşecek mali politikalarla ve seçimlerden sonra olabileceğini değerlendiriyoruz. Bu durumda Borsa İstanbul’da likidite azlığından kaynaklı bir kâr satışı gerçekleşebilir ancak teknik seviyelerden tekrar bir toparlanma yaşanabileceği görüşündeyiz.

Politika faizinin yüzde 45 seviyesine ulaşmış olsa da bunun mevduat faizlerine pek yansımadığını söyleyebiliriz. Piyasada bulunan likidite fazlalığı bankaların kredi-mevduat makasında açılma kredi verme iştahının kesilmesine sebep oluyor. Mevduat faizlerindeki yükseliş risksiz bir getiri olmasıyla birlikte bir miktar fonun bu alana kaymasına yol açabilir ancak borsanın genel görünümünde etkili bir değişime sebep olacağını düşünmüyoruz.

Ekonomi yönetiminin ve gelen yabancı raporlarda baktığımızda daha şahin bir TCMB beklenmekle beraber sıkılaşma döngüsünde bir değişikliğin olmayacağını ve olası bir takvim değişikliğinin olmayacağı kanısındayız.

Merkez Bankası başkanının görevden alınmasının akabinde JP Morgan, Morgan Stanley, HSBC gibi kurumların raporları ekonomi politikalarında bir değişiklik olmayacağı ve TCMB’nin sıkılaşma döngüsünde daha şahin olabileceği yönündeydi. Yabancı yatırımcıların finansal davranışları da bu doğrultuda oluştu. Bu durum seçimlere gidilirken herhangi bir endişe yaratmayacağı aksine ortodoks politikalara yönelim açısından olumlu olacağı görüşündeyiz. Yabancı yatırımcının piyasamıza bu tabloda daha fazla piyasamıza katılım sağlayabilmesi için swap kanallarında iyileşme hatta açılması olması gerektiği düşünmekteyiz.

TL zorunlu karşılıklara faiz uygulamasının getirilmesini normalleşme adımı olarak değerlendiriyoruz. Bu şekilde bankaların mevduat faizlerinde yükseliş ve kredi faiz oranlarında gevşeme sağlanarak kredi-mevduat makasında daralma oluşabilir. Bu durumun ise bankalar üzerinde sınırlı da olsa bir momentum oluşturabilecek nitelikte olduğu görüşündeyiz

Ekonomi yönetiminden gelen açıklamalarda enflasyon üzerinde bir aylık bazda bir gerileme oluşabileceği düşünülse de enflasyonda nisan-mayıs aylarında zirve görülebileceği piyasanın genel beklentisi yönünde. Bu durumda ise defansif şirketlerin ön planda olabileceği görüşündeyiz. Diğer yatırım araçlarına baktığımızda ise yatırımcının risk tercihine göre sabit getirili finansal enstrümanlarda faizlerin zirve seviyelerine yakın olabileceğinden ötürü bu alanda da tasarruflarda bulunulabilir.

AHLATCI YATIRIM GENEL MÜDÜR YARDIMCISI TONGUÇ ERBAŞ

YABANCI GİRİŞLERİ MART AYI SONRASINDA HIZLANABİLİR

Perşembe günü Merkez Bankası yeni Başkanı Karahan tarafından gerçekleştirilen yılın ilk enflasyon raporu sunumunda faiz artışlarının devam edeceğine yönelik bir görüş beyan edilmedi. Bu nedenle Borsa İstanbul’da yükseliş hareketinin devam ettiğini görüyoruz. Endekste 9.000 endeks seviyesi psikolojik olarak geçilmesinde zorlanabileceği bir seviye olarak görülebilir. Kısa vadede bir düşüş trendi yaratabilecek düzeltme beklentimiz yok. Endekste, 8.700 seviyesine doğru gerçekleşebilecek kısa vadeli geri çekilmeler alış fırsatı olarak piyasada artan işlem hacmi ile değerlendirilecektir.

Merkez Bankası yayımladığı enflasyon sunumunda ve sorulara başkan ve başkan yardımcıları tarafından verilen cevaplarda daha şahin bir tutum ile hareket edeceklerine yönelik bir yaklaşım görülmedi. Diğer taraftan likiditede ve enflasyon oranlarında beklenmedik oynaklıklar olması durumunda faiz değişikliğine gitmek yerine makro ihtiyati tedbirler ve likiditenin piyasada dengelenmesi adına kullanılacak yöntemlerle, depo alım ihalesi, zorunlu karşılıklarda değişim, piyasaya müdahale edilmesinin daha fazla düşünüldüğünü ve planlandığını söyleyebiliriz. Bu görüşe ek olarak mevduat faizlerinde geri çekilmenin KKM sisteminde çözülmeyi yavaşlatacağı için istenmediğini, mevduat faizlerinin belli bir seviyede tutulması içinde adımlar atılması gerektiğinde aksiyon alınacağını anlıyoruz. Bu gelişmelerin daha önce olduğu gibi Borsa İstanbul üzerinde negatif bir etki yaratmayacağını düşünüyoruz.

Bir diğer önemli konu da faiz indirimleriyle ilgiliydi. Bu yıl içerisinde faiz indirimine gidilmesi noktasında merkez bankası net bir söylem içerisinde değil. Özellikle enflasyon hedefleri noktasında 2025 yılı hedeflerinin de bir bütün olarak değerlendirildiği söylendi. Bu nedenle faiz indirimleri için merkez bankasının aceleci bir tutum içinde olmayacağını düşünüyorum. Şayet, enflasyon tarafındaki muhtemel gerileme beklentilerden daha hızlı bir şekilde gerçekleşir ve 2025 yılı hedefleri için olumlu bir görünüm oluşursa, yaz aylarından sonra yılın son çeyreğine doğru küçük adımlarla faiz indirimleri görebiliriz. Bunun dışında yıl içinde beklenen bir faiz indirim takvimi olmadığını düşünüyorum.

Merkez Bankası başkan değişikliğinin geçen hafta sonu gerçekleşmesi sonrasında yurt dışı ve içi kurumlardan gelen yorumlara baktığımızda yeni başkana olan güvenin ve programın devamı noktasında destek yönünde raporlar ve açıklamalar geldiğini görüyoruz. Bu noktada yeni başkan yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yatırım kararı için bir kriter olmadığını düşünüyorum. Diğer taraftan yerel seçimlerin bir siyasi risk taşımaması ve seçimlerden ziyade uygulanan programın başarısı ve hedeflere yaklaşılması noktasında uygulanacak sistemlerin rasyonel olarak devam etmesine daha fazla önem vereceklerini düşünüyorum. Yabancı girişleri mart ayı sonrası hızlanabilir ama o zamana kadar girişlerin devam etmesini de bekliyorum.

ORTA RİSKLİ PORTFÖYLER ENFLASYONA YAKIN GETİRİ SAĞLAYABİLİR

Diğer yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanlığına Fatih Karahan’ın atanmasının ardından gerçekleşen ilk icraat, zorunlu karşılık oranlarında değişikliğe gidilmesiydi. TCMB, parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesi, TL mevduat payının artırılması ve KKM’den TL mevduata geçişin desteklenmesi amacıyla TL zorunlu karşılıklara faiz uygulama kararı aldı. Bu, genel seçimler öncesinde uygulanan ekonomik programdan yeni programa geçiş sonrasında bankalar üzerinde uygulanan regülasyonlarda atılan sadeleşme adımlarının devamı olarak değerlendirilebilir. Karar, bankacılık sektörü üzerinde nemalanma konusunda bir beklenti yarattığı için pozitif algılandı ve daha önce bankalar üzerinde baskı yaratan başlıklardan biri bankalar lehine pozitif olarak değiştirildi.

Bu yılın ilk altı ayında orta riskli enflasyon üzerinde getiri sağlayabileceğini düşündüğümüz portföy kullanılabilir. Bu portföy içinde yüzde 50 hisse senedi, yüzde 25 Türk Lirası veya dolar bazlı altın ve yüzde 25 oranında Türk Lirası sabit getirili bir ürün (repo, mevduat, bono, tahvil) olabilir. Borsa İstanbul’da yükseliş eğiliminin devam edeceğini düşünüyoruz. Özellikle ülke not artırımı beklentisi ve yabancı yatırımcıların son dönemde gelişmekte olan ülkelere yatırım iştahının artması bu beklentide ön plana çıkıyor. Diğer taraftan altının portföy içinde olası risklere karşı bir güvenli yatırım algısı ile talep görebileceğini, bununla birlikte olası küresel merkez bankalarının faiz indirim beklentilerinin ons altında yükselişi destekleyeceğini düşünüyoruz. Sabit getirili diğer TL bazlı ürününde portföy riskinin belli bir noktada tutarken beklenen enflasyona yakın getiri potansiyeli olduğu için tercih ediyoruz.

A1 CAPİTAL GENEL MÜDÜR YARDIMCISI BAKİ ATILAL

YENİDEN ŞEKİLLENEN PPK MUHTEMELEN DAHA ŞAHİN OLACAK

Faiz artırımlarına yönelik bir sinyal gelmedi. Hatta yüzde 45 faizin yeterli olacağı, parasal sıkılaştırmayı devreye sokmaya çalışıyoruz ve yüzde 45 daha fazla anlam taşıyabilsin açıklaması duyduk. TCMB, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini artıracağından piyasanın likidite açısından kendine bağımlı olmasını tercih etmektedir. Politikaya güven ve gidişatın bekledikleri seviyede gerçekleşmesi borsa için önemli yukarı yönümüzün devamını sağlayacak bir etken.

Genel olarak mesaj açıkça şahin: Karahan, enflasyonda “belirgin bir bozulma” olması durumunda para politikasının daha da sıkılaştırılabileceğini söyledi. Merkez Bankasının aylık enflasyonun beklentilerinden kötü gerçekleştiği durumda ve ileriye dönük beklentilerde sapma olması durumunda gerekli sıkılaştırmayı (aylık eğilim 2,5 / 1,5 bandında ilerlememesi durumunda) yapacak ama böyle durumda bile hedefe ulaşabilecek para politikası araçlarını kullanacaklarını belirttiler. Bunun en yakın örneği olarak da; son ZK düzenlemesi ile (bankalara faiz verilmesi) mevduat faizlerinin yükselmesine imkan sağlanması verebiliriz.

KKM çözülmeleri kaynaklı olduğu düşünülen TL likidite bolluğunun devam etmesi faizlerin 2023 yıl sonundaki yüzde 45-50 bandına yükselmesine imkân vermese de yüzde 40 bandına yakınsandıkça eğilimin mevduata kayması normal karşılanabilir ki zaten mevcut durumda da para, para fonlarına ve DTH’lara kaymıştı. Sabit getiri müşterisi zaten borsaya zaman zaman ilgi gösterir ve mevcut durumda borsamıza olumsuz bir katkısı olmaz hatta enflasyon hedefi doğrultusunda sıkı para politikasının devamı mevduat faizlerinin düşmesi ile borsaya ilginin artmasına yardımcı olacaktır.

Yeni başkan atanması faiz indirim beklentimizi ve projeksiyonumuz değiştirmemiştir. Bizim beklentimiz ekim ayı ile yüzde 25’lik indirimlerle 2024 yılı toplamında yüzde 75 baz puanlık indirim şeklinde. Sıkılaştırma ve sadeleştirme politikasının devam etmesi, global merkez bankalarının faiz indirimlerine yılın 2. çeyreğinde başlayacağının beklenmesi ile birlikte bizde not artımları ve yabancı fonların gelmeleri kur ve enflasyonda rahatlamaya imkân verecektir düşüncesi buradaki ana etmenlerimizdir.

TCMB Başkanı Karahan’ın, başta ücret ve gıda fiyatlarındaki artışlar olmak üzere ek baskıların oluşacağını kabul ederken, para politikasının “önceden öngörülenden daha uzun süre” sıkı tutulacağını vurgulaması ile TCMB erken faiz indirimine zaten ihtimal vermiyor. Enflasyon patikasına göre faiz indirimlerinin başlaması için en iyi senaryo 2024’ün 4. çeyreği gibi görünüyor.

Yabancı yatırımcılar bu değişikliğe çok çabuk reaksiyon verdiler ve bilgilendirme notu geçtiler. Ortak noktaları bizim beklentilerimizle paralel ki bunlar da; ani liderlik değişiklikleri yatırımcılar için rahatsızlık yaratsa da, yeni TCMB Başkanı’nın dezenflasyon ve lira için olumlu. Yeniden şekillenen PPK muhtemelen daha şahin olacak. Enflasyonla mücadele için para ve maliye politikaları arasında daha fazla koordinasyon sağlayabilecek ve de en önemlisi Mehmet Şimşek’in desteğiyle atanması olarak görmeleridir. Sonuç olarak seçim sonrası demişlerdi seçim sonrası geleceklerdir bekletişinde bir değişiklik ön görmüyoruz.

Amaç KKM’den çıkıp döviz mevduatına gidesi olanları KKM’de tutmak. Böylece dövize talep olmasını engelleyip kura müdahale için rezerv kullanılmasının önüne geçmek. Bunun sonucunda bankalar KKM’ye daha yüksek faiz, döviz mevduata daha düşük faiz önereceklerdir.

Yan ek olarak da TL’nin sıkılaşması nedeniyle düşüşe geçmiş olan TL mevduat faizlerinde de artış görmeyi beklemekteyiz. Makro ihtiyati tedbirler açısından olumlu ama mevduat bankaları için sınırlı olumsuz etkisi olabilir. Banka mali tablolarına anlamlı etkisi olmaz

Yabancıların tahvile olan ilgisi ve gecelik swap piyasasının bize gösterdiği ve kısa vade tahvil faizleri yüzde 43 bandına ulaşmasından dolayı tahvil getirilerinin cazip olduğunu düşünmekte ve tahvil bonoya da(ÖST dahil) yüzde 25 pay vermekteyiz. Yatırımcılar bu oranı isterlerse eurobond/eurobond fonu tarafında da kullanabilirler.

FED ve ECB’nin beklenenden çok daha erken faiz indirimlerine başlamasının beklenmesi ve jeopolitik riskler ons altında sert yükselişlere neden oldu ve altına yönelik beklentilerinden öne çekilmesine neden oldu ve biz de portföyün yüzde 10’nu altından oluşturduk.

Yabancı teknoloji hisse senetlerine yüzde 15 ağırlık verirken, BIST tarafında ise yüzde 50 ağırlık vermekteyiz. Önceliğimiz bankacılık ve bu segmentten AKBNK ile YKBNK’yı, yüksek gıda enflasyondan olumlu etkilenecek aynı zamanda defansif olan MGROS, BIMAS’ı , Ford’un Avrupa’daki hafif ticari araç satışlarının yaklaşık yüzde 75’ini üretmesi ve kamyon iş kolunun vaatleriyle FROTO, güçlü ihracat payı ve yüksek temettü beklentimizle TTRAK, yolcu gelirlerinin normalleşmeye girmesine rağmen güçlü operasyonel sonuçlar düşük borçlanma oranıyla THYAO ve TAVHL , güçlü mobil arpu büyümesi ve fiyatlama ve de düşük borçluluk ile TCELL, kentsel dönüşümle güçlü talep ve fiyatlama, enerji maliyetlerindeki gerileme, düşük klinkerli ürünlerin toplam satış hacmindeki payının artması ile AKCNS, iştiraklerden güçlü temettü ve NAD’a göre potansiyel yüksek iskonto ile KCHOL ve SAHOL beğendiğimiz hisseler olmaktadır.

TACİRLER YATIRIM ARAŞTIRMA DİREKTÖRÜ KADİRHAN ÖZTÜRK

HİSSE SENETLERİNİN TOPLAM PORTFÖYDEKİ AĞIRLIĞI YÜZDE 50-70 BANDINDA OLABİLİR

Faiz politikasının sıkı mı daha mı gevşek devam edeceğinden ziyade, Hafize Gaye Erkan’ın merkez bankası başkanlığına gelmesinden önceki hem küresel hem de iç dinamiklerdeki dönüşümü tekrar vurgulamakta fayda görüyorum. Pandemi sonrası ekonomik aktiviteyi tekrar canlandırmaya yönelik uygulanan daha gevşek politikalar ve destekleyici teşvik mekanizmaları neticesinde oluşan enflasyonist baskı, ülke merkez bankalarını faiz artırım sürecine yönlendirirken, mevcut durumda global büyüme endişeleri ve resesyon beklentisi söylemleri, yerini 2024’te faiz indirimi ne zaman başlayacak tartışmalarına bıraktığı bir döneme girmiş bulunmaktayız. Bakan Şimşek öncülüğünde göreve başlayan yeni ekonomi yönetimi, küresel dönüşüme paralel yeniden şekillenen ortodoks politikalarına uyum kararlılığının sürdüreceğini düşünüyoruz. PPK son toplantısında politika faizini 250 baz puan artırarak yüzde 42,5 seviyesinden yüzde 45 seviyesine yükseltirken, faiz artırım sürecinin sona erdiğini ve mevcut seviyenin korunacağı mesajı piyasa tarafından olumlu karşılandı. Para Politikası Kurulu (PPK) açıklamaları ışığında faiz artırım sürecinin sona erdiğini, yüzde 45 politika faizi seviyesinin korunacağını düşünüyoruz. Piyasada beklentiler alınıp/satıldığı için piyasada oluşan beklentiden olası hızlı ve keskin bir dönüş borsada kısa vadeli tepkiye yol açabilir. Ancak, bunun gerçekleşeceği kanısında değiliz. Karar sonrasında devam eden süreçte alımlar BIST-100 endeks geneline yayılırken, endeksin TL bazlı yeni zirvesini test etti. En azından yılın ilk yarısı için faiz belirsizliğinin ortadan kalkması olumlu yansırken, endekste bir düzeltme beklemiyoruz.

Türkiye, yeni ekonomi yönetiminin uyguladığı Ortodoks politikalar beraberinde tekrardan uluslararası kurumların radarına girmeyi başardığı, not görünümünün iyileştirildiği bir sürece evrildi. Bahsedilen kurumda yayınladığı raporda, Türkiye’nin tekrardan küresel yatırımcıların radarında olduğunu, yeni ekonomi yönetimi ve politikalarına olan güvenin devam ettiğini, Türkiye’nin kredi derecesinin mevcut performansını yansıtmadığını, bu yıl için not artırımın güçlü bir potansiyel oluşturduğu vurgulanırken, aslında mevcutta uygulanan politikaların işlevsellik kazandığı kastedilmektedir. Yeni başkanın görece kıyaslanması doğru olmayacağı gibi hem akademik geçmişi hem de para politikasına yönelik bakış açısı piyasa tarafından olumlu karşılandı. Faizin bu seviyede kalacağı beklentisi beraberinde dezenflasyon sürecinin meyvelerini alabilmek için yıl boyunca farklı araçlarla sıkı duruşun devam edeceğini, yılın son çeyreğinde ise olası faiz indiriminin gündeme gelebileceğini öngörüyoruz. Son dönemdeki mevduat faizlerindeki tepe noktasından düşüş devam ederken, mevduat aracının borsa üzerinde bir baskı oluşturacağını öngörmüyoruz.

Aylık enflasyon rakamlarında artış devam ederken, mayıs ayı gibi zirveyi görmesinin ardından kademeli olarak düşüş trendine başlayacaktır. Muhtemel faiz indirim sürecinin yılın 3. çeyreğinde veya kötümser senaryoda yılın son çeyreğinde başlaması öngörülerken, mevcut takvimde bir gecikme olacağını düşünmüyoruz. Ancak, burada özellikle Fed’in faiz indirim sürecine başlama süreci dış dünyada ana belirleyici etken olarak öne çıkıyor. ABD Merkez Bankası Fed ocak ayı toplantısında politika faizini beklentiye paralel olarak değiştirmeyerek yüzde 5,25-5,50 aralığında tutarken, faiz indirimine açık olduğu ancak indirimin kademeli olarak zaman alacağı sinyalini verdi. Özellikle ekonomik aktiviteyi yansıtan verilerin güçlü gelmesiyle mart ayına ilişkin faiz indirim beklentisi mayıs/haziran ayına ötelenmiş durumda. Fed’in yılın ikinci yarı başlangıcına doğru faiz indirim sürecine gidecek olmasına kesin gözüyle bakılırken, dezenflasyon süreci arifesinde PPK’nın olası faiz indirimine başlaması açısından gerekli görülen süre makası korunmaktadır.

Bakan Şimşek, MB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın istifasını “Tamamen şahsidir ve kendi takdirleridir” olarak nitelendirdi. Bu seferki değişimi Hafize Gaye Erkan’ın bir takdiri olduğu, mevcutta şahsına yönelik oluşan bilgi kirliliği sürecinde hem kendisi hem de kurumun çıkarlarını korumak adına aldığını düşünüyorum. Piyasa ise elma ile armudu karıştırmayarak olası bir tepki vermezken, Bakan Şimşek’in de bu değişim sürecinde aktif olarak koordineyi sağlaması, olumlu ve kararlı mesajlar vermesi sürecin kolayca tamamlanmasına katkı sağladı. Yabancılarda ise bizdeki piyasa reaksiyonu kadar olmasa da kısa vadeli bir karışıklığa neden olsa da mevcut Ortodoks politikaların devamına ilişkin sinyaller neticesinde yatırım yapma iştahında bir değişime neden olacağını düşünmüyoruz. Mahalli seçimler açısında değerlendirirsek, yabancı yatırımcılar açısından olası yatırımlarını direkt olarak etkileyebilecek bir süreç oluşmayacaktır. Hem mali hem de maliye politikalarında devam edecek olan tutarlı adımlar, ekonomik istikrara katkıda bulunacak, benzer piyasalara göre iskontolu işlem görmeye devam eden borsamız açısından cazibenin korunmasına katkı sağlayacaktır. Bu açıdan bakıldığında, değişim kararının yabancılar nezdinde bir endişe yaratmayacağını ve olası bekleme süresinde bir uzamaya neden olmayacağı kanısındayım.

TCMB Başkanlığına Fatih Karahan’ın atanmasının ardından mevduat bankalarına TL cinsinden tesis edilen zorunlu karşılıkların belirlenen kısmı üzerinden faiz ödenmesi, katılım bankalarına ise Türk lirası cinsinden tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların belirlenen kısmı üzerinden indirim yapılmasına karar verdi. Aslında yukarıda bahsettiğimiz tüm düzenlemeleri sıkılaştırma politikasının alt araçlarına yönelik atılmış adımlar olarak düşünebilirsiniz. Bu düzenlemeler ebetteki TL’nin tekrar değer kazanımı sağlaması adına destekleyici adımlar olarak öne çıkarken, bankalar açısından da hem kaynak yaratabilme hem de mevcut kaynakları nemalandırabilme açısından olumlu bir gelişme. Enflasyonist temada 2023 yılını finansal açıdan güçlü kapatan bankacılık sektörünün mevcut konjonktürde kârlılıklarını sürdürmesini bekliyoruz.

31 Mart yerel seçimlerinin piyasalar açısından her ne kadar geniş çapta bir etki oluşturmayacağını düşünerek, ebetteki tamamlanmasıyla belirsizlik perdesi ortadan kalkacağı için doğru bir portföy yapısına sahip olmak bu süreci ihtiyatlı yönetebilmek adına önem kazanıyor. Seçim sürecine kadar enflasyon beraberinde iç talebin canlı kalmaya devam edeceği, seçimlerin ardından ise yılın ikinci yarısında risk primlerindeki azalışla yabancı yatırımcıların ilgisinin artacağı bir süreç bekliyoruz. Yine bu süreçte olası alternatif getiri potansiyeli açısından borsamız öne çıkarken, hisse seçimi konusunda hem sektörel hem de aynı sektör içerisinde farklılaşmanın önem kazanacağını düşüyoruz. Geçmiş seçimleri de incelendiğinde seçim öncesi dönemde BIST-30 – BIST-50 endeksinde hareketlerin yaşandığı, başta bankacılık olmak üzere holdinglerin, havacılık, gıda ve giyim perakende, telekom ve enerji dağıtım sektörü şirketleri daha ön planda olabilir. Borsadaki yatay trendin tekrardan yükseliş eğilimine geçmesiyle, hisse senetlerinin toplam portföydeki ağırlığının yüzde 50-70 bant aralığına kadar artırılabileceği, geri kalan kısmın ise yatırımcının risk algısına bağlı olarak sabit getirili enstrümanlarla çeşitlendirilebileceği görüşündeyiz.

ALB YATIRIM ARAŞTIRMA ANALİSTİ A. DENİZ YAĞBASAN

8.500 SEVİYELERİNE DOĞRU KÂR REALİZASYONLARI GÜNDEME GELEBİLİR

Geçtiğimiz hafta sonu TCMB başkanının değişmesi piyasalarda nasıl bir para politikası sürdürüleceği sorularını da beraberinde getirdi. TCMB’nin aktif olarak uygulamakta olduğu para politikasında önemli bir değişiklik beklemiyoruz. Ek bir faiz artış olasılığı var ama bu noktada yılın ilk enflasyon bilgilendirme toplantısı bu beklentileri daha net şekillendirecek. En son TCMB tarafından yayımlanan piyasa katılımcıları anketinde 2024 için yılsonu enflasyon beklentisi yüzde 42,04 olarak açıklanmıştı. TCMB’nin beklentileri de bu yönde olması halinde ek bir sıkılaşma adımı olasılığı düşük olabilir. Fakat gelecek dönemde fiyatlar genel düzeyde oluşabilecek beklenti üzerinde artış ihtimalini göz önünde bulundurmak adına gerektiği koşulda ek sıkılaşma adımları atılabileceğine dair mesaj verebilir.

Borsa İstanbul’da merkez bankası başkanı değişikliği sonrası olası ek sıkılaşma adımları atılması durumunda endekste sert bir düzeltme hareketinin gerçekleşme olasılığı düşük olsa da 8.500 seviyelerine doğru kâr realizasyonları gündeme gelebilir. Orta ve uzun vadede ana trendi yukarı olmasını bekliyoruz bu nedenle düşüşler alım fırsatı olarak değerlendirilebilir. Bu beklentinin ana nedeni ise Borsa İstanbul’un diğer EMA ülke borsalarına göre iskontolu olmasından kaynaklanıyor. Ve TCMB’nin fiyat istikrarını sağlamaya yönelik attığı her adım kredi risk priminde düşüş ve kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye ilişkin görünümü yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmesinde etkin bir rol oynamaktadır. Bu da yabancı yatırımcının iskontolu olan Borsa İstanbul’a yönelik yatırımların artmasına neden olmaktadır.

Yatırımcılar içerinde bulunduğumuz dönemde portföylerinin yüzde 40’ını hisse senedi, yüzde 20’lik oranlarda da altın, TL cinsi tahvil ve yabancı hisse senedi fonlarında değerlendirebilirler. Yatırımcılar Borsa İstanbul’da yatırımlarına yön verirken yüksek faiz ortamında sektör bazlı ayrışmaya gitmeleri portföy performansları açısından önem arz etmektedir. Yılın ilk yarısında yatırımcılar portföylerinde bankacılık, sigorta, gıda, havacılık, iletişim ve tekstil – gıda perakende gibi sektör hisselerine yer verebilirler. Yılın ikinci yarısında para politikasında kısmı gevşemenin başlaması ile yüksek faize duyarlı olan sektörlerin portföylerdeki ağırlığı artırılabilir.

MARBAŞ MENKUL DEĞERLER STRATEJİ VE VARLIK YÖNETİMİ DİREKTÖRÜ VOLKAN DÜKKANCIK

BANKACILIK ENDEKSİNİN SEYRİ AÇISINDAN ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM KRİTİK ÖNEM TAŞIYACAK

Kasım ayında 500 baz puan artırım hızını 250 baz puan düşürerek parasal sıkılaştırma adımlarını en kısa zamanda tamamlamayacağını bildiren TCMB yılın ilk toplantısında politika faizini beklentiler doğrultusunda 250 baz puan artırarak yüzde 45 seviyesine yükseltti ve parasal sıkılaşma adımlarının sonlandığına işaret etti. Böylece mayıs seçimlerine yüzde 8,5 faiz ile giren TCMB faiz artırım döngüsünü 36,5 puan artışla yüzde 45 seviyesinde şimdilik tamamlamış oldu. Bu aşamadan sonra yeni bir artırım döngüsünden ziyade mevcut faiz seviyesini daha uzun süre korumak bir yaklaşım olarak benimsenebilir. Ancak olası bir yeni artırım döngüsü, zaten mevcut faiz seviyelerinden yorulmaya başlayan şirket ve yatırımcıların motivasyon kaybına ve borsada bir düzeltmeye neden olabilir. Ancak yeni bir artırımın düşük ihtimal olduğunu, daha ziyade likidite kısılması ve maliye politikalarıyla sıkılaşmanın devam edeceği kanaatindeyim.

Yeni bir faiz artırım döngüsünden ziyade yüzde 45 düzeyindeki mevcut faiz düzeyinin, gerekmesi halinde daha uzun süre korunabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu da beklenen faiz indirim döngüsünün biraz daha gecikmesine neden olabilecektir. Bu konuda enflasyon izleyeceği patika ana belirleyici olacaktır. 2019 ve 2021’de yaşanan başkan değişikliklerinden farklı olarak bu kez MB başkanı kişisel nedenlerden dolayı istifa ederken mevcut ortadoks veya sıkı para politikası yönünde bir değişikliğe yönelik siyasi bir tercih söz konusu değil.

Dolayısıyla kişilerin değil izlenen ve uygulanan politikanın esas olduğunu düşündüğümüzde, yaşanan değişimin piyasa üzerinde önemli ve kalıcı bir etkisinin yaşanacağını düşünmüyorum.

İstifa sonrası hızlı bir şekilde yapılan yeni başkan ataması ve yüksek kalibreli ve banka içinden birinin başa geçmiş olması da mevcut politikaların devamlılığı açısından pozitif bir görüntü ortaya koyarken, siyasi erkin de izlenen para politikasına bir anlamda desteği olarak bile değerlendirilebilir.

Yüksek faiz ortamından, yavaşlayan kredi hacmi artışı ve net faiz gelirlerindeki düşüş nedeniyle negatif etkilenmeye başlayan bankacılık endeksinin atılan bu adımı pozitif karşılamasını beklerim. Bir önceki hükümet döneminde bankacılık sektörü üzerinden uygulanan makroihtiyati tedbirlerin normale dönüş sürecinin devamı önümüzdeki dönemde bankacılık endeksinin seyri açısından kritik önem taşıyacak.

Temkini elden bırakmadan, “Korumacı ve Fırsatçı” bir yaklaşımda olmamız gerektiğini ve varlık dağılımı anlamında bir süre daha portföylerde sabit getiriye önemli yer vermeye devam edeceğimizi, bununla birlikte hisse senetleri cephesinde çok daha seçici olmak kaydıyla fırsatları da yakından takip ettiğimizin tekrar altını çizmek isterim. Bu kapsamda yatırımcıların şirket seçimlerinde içinde bulunduğumuz mevcut döngüye karşın faaliyet alanı ve operasyonel yapısı ile olası ekonomik durgunluktan etkilenmeyecek, güçlü nakit akışı ve nakit pozisyonu, ağırlıklı döviz geliri yaratabilen mali yapısı ile yeni yatırımlarında veya borç ödemelerinde finansman sorunu yaşamayacak şirketlere odaklanmalarının önem arz edeceğini düşünüyorum.

İNFO YATIRIM ARAŞTIRMA STRATEJİSTİ ÇAĞLAR TOROS

KKM’DEN ÇIKIŞLAR MEVDUAT FAİZLERİNİ ALTERNATİF HÂLE GETİRİDİ

TCMB Başkanı Karahan’ın yaptığı ilk açıklamalara bakıldığı zaman faiz artırımı beklemiyorum. Yabancı kuruluşlardan faiz artırımına yönelik beklentiler ve Karahan’dan daha şahin bir tutum beklenmesine rağmen verilen ilk mesajlar aynı politikanın devam edeceği yönünde şekilleniyor. Eğer olası bir faiz artırımı sinyali gelirse biraz daha neden sonuca bakmak gerekiyor.

Unutulmaması gereken bir konu da sıkı para politikasının sadece faiz artırımları ile olmadığı…

Atılan adımlara bakıldığında, faiz artırım sinyali olmamasına rağmen farklı araçlarla sıkı politikanın enflasyon kontrol altına alınana kadar devam edeceği görünüyor.

Bu konjonktürde, endekste belirsizliklere bağlı kâr realizasyonu olabilir; fakat orta vadede yukarı yönlü hareketin devamını bekliyorum.

Likidite bolluğundan kaynaklı olarak mevduat faizlerinde bir geri çekilme var. Bu durumdan kaynaklı olarak da olası mevduattaki yukarı yönlü seyir borsadan para çıkılarını hızlandırabilir. Bu durumu da 2023 yılının son çeyreğinde yaşamıştık. Risksiz getirilerin enflasyon karşısında yeterli kalabileceği algısı tabiri caizse BIST için getirilerde bir risk unsuru olarak ön plana çıkabilir.

Öte yandan, muhtemel faiz indirimine yönelik takviminde de bir gecikme olduğunu düşünmüyorum. Daha önceki başkan değişikliklerinde politikalarında değişmesi panik havasını artırıyordu. Bu kez hem Erkan’ın kendi isteğiyle görevimi bırakmış olması, hem de başkan değişikliğine rağmen politikalarda bir değişiklik olmayacak olması sürecin olumsuz olmasını engelledi. Ve bu değişim süreci ekonomi yönetimi tarafından da hafta sonu iyi yönetildi.

Özellikle zorunlu karşılıklardaki değişiklik ile başkan değişikliğine rağmen politikaların aynı devam edeceği mesajları alıyorum. Rasyonalite çerçevesinde atılan adımların etkileri bankacılık tarafına genel anlamda olumlu yansıyor. Bu durumdan kaynaklı olarak da bankacılık tarafında kısa vadeli katalist bir etki yaşandı.

Hisse senedi piyasasında fırsat olduğunu düşünmekle beraber, reel getirinin pozitife dönebileceği bir senaryoda temel ve teknik analiz ile değerlemeler ön plana çıkacaktır.

Global taraftaki büyüme odaklı strateji çerçevesinde altın tarafında da potansiyel olduğunu düşünüyorum.

Risksiz getirilerin enflasyona yaklaştığı ve KKM’den çıkışların hızlandığı bir ortamda da mevduat faizleri alternatif olabilir.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir